7 Ocak 2012 Cumartesi





BALIK AVI



Tatil başlayalı epey olmuştu. Hatta harmanların ortası sayılırdı zaman. Ben ilkokulu yeni bitirmiştim. Köyde yaşamanın en güzel, en heyecanlı tarafı, yaz aylarında balık avına katılmaktı. Büyükler birlikte dereye girerler ve çok keyifle balık tutup paylaşırlardı.

Yıl sanırım 1967 yazı. Dere, Kocadere sakin ve tertemiz akardı. Babaannem hiç çeşmeden su içemezdi. Alışmış ya her sabah; gündoğumu saatlerinde, köyün sırtmacı dereye ulaşmadan testisini doldururdu köprü ayağından. Berrak, temiz akardı dere. Ben ve arkadaşlarım her girdiğimizde dereye içerdik susadıkça çekinmeden.

Ve sefalarımız...Aman Allahım! Ne unutulmaz ne keyifli olurdu.Bu kadar özgün bir haldi köyümüzde... Misafirler sefada ağırlanırdı.En güzel yerel yemekler orada yapılır ocaklar açılır közde neler olmazdı ki?Misafirlerinde en arzu ettikleri yer derenin serin kenarları ve gölgeleri idi. Hala hatırlarım... İşte bu yaz tatilinde, babam ve köyden on kişi kadar orta yaşlı ve genç girdiler öğle üzeri dereye. Tabi birde ben varım; on iki yaşımda .Boynumda bağlı balıkçıların sigaraları ile. Ara sıra akan derenin yukarısından suyu bulandırıyorum gerektiğinde. Bazen oturarak avlayanların omuzlarına yükleniyorum ki, su onları kaldırmasın. Önemliyim yani...

Köy Altın'dan girdik dereye. Öyle heyecanlıyım ki ben her hareketi izliyorum. Sepeti İbrahim Dayı (Ak) taşıyor. Bazen yaşmaklarda sertme geriliyor. Kenarlarına basıyorum. Yani çok işim var.

İrili ufaklı akbalık, ibrane ve sarı balıklar tutulmaya başlandı bile. Sertmeden de birkaç balık çıkıyordu. Kerpiçlik’e vardık. Sigara molası verildi. Derviş dayı, babam, kasabın Nuri(sertmeci), İnegöllü Erol abi, Bayramın Ali, Kürt Hasan, Fettahlar’ın İbram… Bu kişileri kesin hatırlıyorum o günkü avdan. Çoğu bugün hayatta değiller. Rahmetle anıyorum her birini.

Boynumdan çözdüler mendili ve açıldı sigara paketleri. Birinci, Üçüncü, Bafra... Sıcak kumlara uzanıp hem ısındılar, hem tüttürdüler cigaralarını. Ben bu arda sepette tutulmuş balıkları seyrediyorum. Üzerlerini söğüt şimalları ile kapatıyorum güneş kurutmasın diye.

Tekrar girdik suya. Önümüzde Danacıların bahçesi var. Onun orta yerinde bir derinlik oluşmuş. Orada epey oyalandılar,balık var ama alınmıyor tutulmuyordu.Su burada hızlı, biraz eğimli akıyordu çok derinlik sertmenin de kurulmasını engelliyordu.. Yinede birkaç iri balık tutuldu oradan .Sonra yeni köprü, eski köprü dipleri arandı. Üç beş derken epey  tutulmuştu. Ama çok iri balıklar tutamamıştık henüz. Aşağıda sağda Koca Mehmet''in yeri ve Karakol altından da iyi balık aldık.Bu yer bize ait beş altı dönümlük bahçeydi.Kaysı dan çileğe hatta fındığa kadar her şeyler yetiştiriyorduk... Sepet yarı olmuştu. Tahta köprü başında mola verdik. Yeniden cigaralar açıldı. Orada Nuri dayı ile Erol abi güreş tutmuşlardı kumda.Sert adamlardı, ikisi de yamandı.Erol Abi aynı zamanda İnegöl İdman Yurdu'nda futbol oynardı.

Tahta köprü Kalburt Deresi ile bizim derenin birleştiği yerde idi . İki derenin iki ayrı tahtadan köprüsü vardı. Kalburtda  öyle kolayca balık tutmak mümkün değildi. Zira dibi çakıl olurdu; yaşmak oluşmazdı ve suyu daha soğuktu .Biz kendi deremizin tahta köprüsünün dibine girdik tekrar. Dipte koca taşlar ve kalın kütükler vardı... Köprü ayağı… Sağlam yani. Bu arada işimiz uzun sürecekti belli ki. Sertme gerildi ben suyu bulandırdım. Kıyıdan sertmeye basmam istendi. Bazen ayağıma hızla çarpan balıklardan ürktüğüm oluyordu.. Büyüktü burada tutulanlar. Dipte oyuklar oluşmuş .Babamlar kollarıyla erişemiyorlardı. Bazı kişilerin suya dalıp çıkışlarını merakla beklerdim ... Hızla çıktıklarında nefeslerinin tükenmekte olduğunu hissederdik. Ama avuçlarında mutlaka büyük bir balık olurdu. Öyle çıplak elle balık tutabilmek maharetti. Çok zevkliydi…
Arkada Kürt Hasan oturmuştu kuma. Ağırdı o ve boylu postluydu. Dipten kaçanları O yakalardı. O’ndan kaçanlar sertmeye takılırdı. Derenin bu yerinden hep sazan tutulur. Sazan biraz kambur, sırt yüzgeci kuyruğuna kadar uzanmış etli ve hafif yeşilimsi bir balıktı. Babam burada çok büyük diyebileceğim bir sazan tutmuştu. Bir kişi de yardım etti çıkarırken, kaçırmamak için.Kuyruğuyla büyük şapırtılar çıkartıyordu ,sazanı kontrol etmek epey zor olmalıydı.Ben sevinçten uçuyordum ama sepetteki bu büyük sazan beni biraz korkutmuştu Belli ki bu köprü ayağında çok balık vardı. Uzanarak diplere iyice dağıtılmaya tutulmaya uğraşıldı. Çok heyecan vericiydi. Kaçan balıklar ayaklarıma çarptıkca suyun içinde. Ben yılan sanarak ürküyordum. Çünkü sık sık kıyılardan su yılanları gözükürdü. Sertme gerilmişti iyice. İri balıklar zorluyordu  torbalarını.

Tam o sırada yani kapatacakken sertmeyi tamamen suyun içinde kayboldum. Kaydım düştüm kıyıdan derine. Sigaralar… Ah sigaralar ıslanmıştı. Zaten kısaydı boyum. Boynumda bağlıydı, mendil ve sigaralar. Ah ah sigaralar...

Çıktık, kapattık sertmeyi… Çok balık vardı… Ağırdı… Yavaş yavaş kıyıya sürüdüler kaldırmadan. Doluydu torbaları iri sazanlarla…

Coştu millet… Bağırmalar naralar… Bitmişti av!

Herkese yeterdi balıklar. Önce sigaraları güneşe serdiler kurusun diye. Sonra balıkları Babam  on bire böldü. Ben gittim ileriye doğru ve döndüm arkamı...

İbrahim Dayı sordu: “Bu kimin?”

Söyledim!

”Bu kimin ?”

Söyledim!

Ve sazan; o iri sazan babama düşmüştü. Sevinmiştim hem de çok sevinmiştim.

Herkes söğüt şimallarından yultarlar yaptılar. Dizdiler balıklarını. Sigaralar da kurumuş ama kirli sarı renge boyanmıştı.Dinlendik biraz ve düştük köyün yoluna,doğru evlerimize… Yorgun ,ıslak ama mutlu… Herkes mutlu yürüdük keyifle hem de ne keyifle…

Köyde arkadaşlarıma anlatacak ne çok şeylerim vardı bugünün ardından...bugün yazdığım gibi.

Bu dere,bu yerler, bu yaz barajın suları altında kaybolup gidecek!Ne köprüler ,ne bahçeler nede sefa yerlerimiz olmayacak.Geniş düz ovalarımızı yok edecekleri gibi en çok top oynamaya doyamadığımız o büyük çayırlarımız aklımdan hiç çıkmayacak.

Tıpkı bu günü yaşatanların göçüp gittikleri gibi…

Ama anılar kalmalı bence,kaybettiklerimizin kıymetini biraz olsun anlayalım diye.



Sertme: ağ

İbrane:benekli balık

Söğüt şimali:ince söğüt dalı


Yaşmak:balık yuvası(büyük)

Yultar:balık taşıma dalı

2 yorum:

öykü dedi ki...

Çok guzel bı anlatım

ve ne guzel donemler


balıkların bolllugu
berrak temız akan dere

doga...

HALİLİBO dedi ki...

sevgili Öykü Hanım, yazımı okuyup yorum bırakan ilk kişi olmanız beni mutlu etti sağolun.