17 Haziran 2012 Pazar

kaçıp gitmeli bazen
bir gecelik aşklar gibi
başka uykulara dalmalı
özgürlük meydanına kinini kusarcasına
çılgın çekincesiz ve tasasızca
yaşamalı insan...bazen
bazen yani ara sıra...
ara sıra aranmalısında uzaklardan
unuttuklarından unutamadıklarından
çalınmış gecelerin olmalı..
herşey aşk değilya dünyada,
aklımızı zorlayan her özlem aşkmı ki?
sadece sohbetine kaçılmazmı,
yalnız sesini serzenişlerini duymak yetmezmi?
bazen kaçmak lazım
bir gecelik aşklar gibi
manyakca ve ahlaksızca
adı vuslat olsun yeter.
karanlığı delen ışık gibi
bazen korkusuzca kuralsızca
dünü hiç görmeden
o an için bazen..deymezmi?
boğazın kıyılarından,
iki kıtaya haykırıp
umutsuz yorgun bir balıkcı yürüyüşünde
bazen yürünemezmi
ney hafifliğinde, uysal bir soluk ile
bildiğimiz en ümitsiz şarkılar,
aklımızda kaldığı kadarıyla,okunamazmı?
ve deniz dalgalarını sesleriyle çalıp
bir an için,
üzerine yarım tüm şiirlerimiz yazılamazmı
bazen kaçamak aşklar gibi....yaşanamazmı?
 

8 Mayıs 2012 Salı



Bahar

yoksan bahar bahar..
görünmüyor isen.
çiçeklenmiş sokaklar neye yarar
dökülmüş lale renkleri
dallarında erguvan
boğazın esintisi
İstanbul bu.
ha gelmiş bahar,ha geçiyor boğazından
böylesi kime yarar
yoksun ya? ..
her yer son bahar.

Bende böylesin


Her şeyim olsan da
En çok sözüm oldun,
Yazdım.satır satır.
Falım oldun,sana yordum.
Yıldız oldun saydım
Uyku oldun kaçtın
Her gece.
İçtiğimde oldu
Sarhoşluğumda sana.
Bazen sahilde dolaştığım
Ve çok soğuktu bir gece
Ve sağanak ve dondurucu.
Aldırmamıştım hiç…
Senden ilerimiydi?
Yıl dönümünde aynı yerde
Sarktım geç saatlere…
İşte o günün anısı diye
Hiç bırakamadım ateşimi,
Öksürüğümü.
Ah bir anlasan
Ah bir görebilsen
Seni nasıl özlediğimi?
Sana yakışır diye,
Bu halimi daha çok seviyorum
Böyle hasta,böyle sırılsıklam

16 Mart 2012 Cuma

18 Mart

Tarihimize baktığımızda

binlerce yıla uzanan
rengarenk bayraklar görürüz
kitaplarımızda.
var olmanın kavgasıdır
her biri.
ve binlerce candır bedeli...
insanımız,ulusumuzun insanı;
mağrurdur, doğrudur, yüreklidir de,
o yüzden,
çağların ötelerine uzanır
tarihimizde.
Gelibolu sırtlarına
bir yazı döşenmiştir,
yurdunu bekleyen mehmetciktir o
şöyle der;
DUR YOLCU; BİLMEDEN BASIP GEÇTİĞİN BU TOPRAK,
BİR DEVRİN BATTIĞI YERDİR.
bugün bizler
18 Mart'ta
1915'de
o amansız savaşta
o kıyamette
yurdunu çiğnetmeyen
bayrağını indirtmeyen
şehit düşen
kolunu,bacağını,servetini, canını kaybeden
amma,
şerefini kaybetmeyen milletin
o Anadolu'nun yiğit insanlarının
torunlarıyız.
iki üç kuşak öncesi
savaşan vuruşan o nesilldi
şimdi özgürce yaşayan bizleriz.
onlar bizim şehitlerimiz.
geçmiş unutulmaması gereken
muharebelerle dolu
sayfa sayfa
zira,özgürlüğün bedeli buydu dünyada.
birkez silkinin,uyanın birkez.
anafartalardan yükselmedimi,
YURTA SULH; CİHANDA SULH diye haykıran o ses.
ders almak için
rahmetle anmak için
toplandık...o mühim tarihi.
bu gün barış bekçileriyiz
hepimiz.
barış ödüldür insanlığa
bu gün 18 mart
1915 lerdeyiz
ayinlerin ilahilere karıştığı
o ağıtları, o türküleri duydu yüreklerimiz
ve ibretle,
kimimiz Mersinli er Emin oldu,
kimimiz,mülazım Ali Osman Bey,
veya Anzak, Fransız, İngiliz
ve biliyoruz ki;
İstanbul Üniversitesi
mezun veremedi o yıl,
bu gün
o günün siperlerindeyiz...

Etiketler

7 Mart 2012 Çarşamba

8 MART'TA DÜNYA KADINLARINA


''Ey Türk kadını,sen yerlerde değil,omuzlar üzerinde göklere yükselmiye layıksın.''ATATÜRK.


Bursa'nın Kurtuluşuna İmza Atmış Bir Mücahit Kadınımız Kara Fatma (Fatma Seher) Erzurumlu Yusuf Ağa’nın kızıdır. Balkan Harbi’nde kocası Derviş Erden’le Edirne’de Yanık Kışla’da bulunmuştur. 1. Dünya Savaşı’nda 9, 10 kadınla birlikte Kafkas Cephesi’nde savaşmıştır. Eşi Sarıkamış’ta şehit düşmüştür.












Kara Fatma 1944’te yayınlanan hatıralarının sonuna eklediği “Üsteğmenlik maaşımı ne için Kızılay’a terkettim” başlıklı paragrafta şöyle demektedir. “Vatanın büyük kurtarıcısı Ebedi Şefin layık olmadığım büyük iltifatı beni son derece sevindirmişti. Esasen bütün emel ve arzum yapmış olduğum hizmetten hiçbir menfaat beklememdir. Bu itibarla taltif edilmiş olduğum rütbenin mukabilinde verilecek maaşımı Kızılay’a terk etmekle son vatani vazifemi yaptım.” Ne denilebilir ki sağ ol yürekli kadın. Kara Fatma 1954 yılı başlarında bakacak kimsesi bulunmadığından İstanbul’da bir kulübede yardıma çok muhtaç halde yaşamakta idi.
    YOKSULLUK VE YALNIZLIK İÇİNDE ÇOK SEVDİĞİ ÜLKESİNİN İNSANLARINA VEDA ETTİ...

23 Şubat 2012 Perşembe

Asitane'de Hüzzam



Aklımda sözlerin gezinir
Sarsılırım
Çözülür donmuş iliklerim
Akar gözlerimden İstanbul
                       
                 Zilzurna sokakları Kadıköy'ün
                 Şımarık deniz dalgaları
                 Değer eteklerine kadınlarının
                 Ve duvar diplerinde yalpa yalpa adamların
                 Bir sıkımlık can...          
                 Vurulmuş deften, telden, yaydan, nefesten
                 Dağılsın hüzzam...

Yorgun bekçisiyim
Çalınmış uykuların.
Bir açılan bir kapanan gönlüm
Ah, ah,
Yok mu şu uzun gecelerin?
Mızrak uçlu gün ışıklarına hamile.

                Sen naif İstanbul,
                Ben hoyrat Kadıköy
                Darboğazında boğum boğum boğulan!



Halil İbrahim Uysal
23 Şubat 2012